BAŞKÂHİN:
Bu şeyler böyle midir? dedi.
2.
O da dedi: Kardeşler ve babalar, dinleyin. Atamız İbrahim Haranda oturmazdan
önce, Mezopotamyada bulunduğu zaman, izzet Allahı kendisine göründü,
3.
ve ona dedi: Memleketinden, ve akrabanın yanından çık, ve sana göstereceğim
memlekete gel.
4.
O zaman Kildanîlerin memleketinden çıkıp Haranda oturdu; ve babası öldükten
sonra, oradan şimdi oturduğunuz memlekete Allah onu getirdi.
5.
Ve orada kendisine miras olarak ayak koyacak yer bile vermedi; ve daha çocuğu
yok iken, orayı kendisine ve kendisinden sonra zürriyetine mülk olarak vermeği
vadetti.
6.
Allah şöyle dedi: Yabancı memlekette dört yüz yıl zürriyetin garip olacaktır,
ve onu köle edecekler, ona cefa eyliyeceklerdir.
7.
Allah dedi: Ve kölelik edecekleri millete ben hükmedeceğim; ve bu şeylerden
sonra çıkıp bu yerde bana kulluk edeceklerdir.
8.
Ve ona sünnet ahdini verdi; ve böylece İbrahim İshakın babası olup onu
sekizinci günde sünnet etti; ve İshak Yakubun, Yakub da on iki büyük ataların
babası oldu.
9.
Ve büyük atalar Yusufu kıskanarak Mısıra sattılar; ve Allah onunla idi,
10.
ve onu bütün sıkıntılarından kurtardı, ve Mısır kıralı Firavun önünde ona
inayet ve hikmet verdi; o da kendisini Mısırın ve bütün evinin üzerine vali etti.
11.
Ve bütün Mısır ve Kenân memleketi üzerine kıtlık ve büyük sıkıntı geldi; ve
atalarımız yiyecek bulmuyorlardı.
12.
Fakat Yakub Mısırda buğday olduğunu işitince, ilk defa atalarımızı gönderdi.
13.
Ve ikinci defada, Yusuf kardeşlerine bildirildi, ve Yusufun soyu Firavuna belli
oldu.
14.
Yusuf da gönderip babası Yakubu ve bütün akrabası, yetmiş beş canı, çağırdı.
15.
Ve Yakub Mısıra indi; kendisi ve atalarımız öldüler;
16.
ve Şekeme götürülüp İbrahimin Şekemde Hamor oğullarından gümüş pahası ile satın
aldığı kabre konuldular.
17.
Fakat Allahın İbrahime ettiği vadin vakti yaklaştığı zaman, kavm Mısırda
büyüyüp çoğalmıştı;
18.
o vakte kadar ki, Mısır üzerine Yusufu tanımıyan başka bir kıral çıktı.
19.
O kıral soyumuza hile etti, ve yaşamasınlar diye çocuklarını dışarı atmaları
için babalarımıza cefa eyledi.
20.
Musa o zamanda doğdu, ve gayet güzeldi; üç ay babası evinde beslendi;
21.
ve dışarı atıldığı zaman, Firavunun kızı onu kaldırıp kendisine oğul olsun diye
besledi.
22.
Musa Mısırlıların her hikmetinde öğretilip sözlerinde ve işlerinde kudretli
idi.
23.
Fakat kırk yaşı dolmak vakitlerinde yüreğine kardeşleri, İsrail oğullarını,
yoklamak arzusu geldi.
24.
Ve haksızlık çeken birini görüp onu müdafaa etti, ve Mısırlıyı vurup ezilenin
öcünü aldı.
25.
Allahın kendi elile onlara kurtuluş vermekte olduğunu kardeşleri anladılar
sanıyordu; fakat anlamadılar.
26.
Ertesi gün onlar çekişmekte iken onlara göründü, ve kendilerini barıştırmak
istiyip dedi: Efendiler, siz kardeşlersiniz, niçin birbirinize gaddarlık ediyorsunuz?
27.
Fakat komşusuna gadreden adam onu itip dedi: Seni üzerimize kim reis veya hâkim
etti?
28.
Dün Mısırlıyı öldürdüğün gibi, beni de öldürmek mi istiyorsun?
29.
Bu söz üzerine Musa kaçtı, ve Midyan memleketinde konuk olup orada iki oğul
babası oldu.
30.
Ve kırk yıl dolunca Sina dağı çölünde çalı ateşi alevinde kendisine bir melek
göründü.
31.
Ve Musa gördüğü zaman, bu görünüşe şaştı, ve bakmak için yaklaşınca, Rabbin
sesi geldi:
32.
Ben senin atalarının Allahı, İbrahimin, İshakın, ve Yakubun Allahıyım. Musayı
titreme alıp bakmağa cesaret edemiyordu.
33.
Ve Rab ona dedi: Ayaklarından çarıkları çıkar; çünkü üzerinde durduğun yer
mukaddes topraktır.
34.
Gerçekten Mısırda olan kavmımın sıkıntısını gördüm, ve onun iniltisini işittim,
onları kurtarmağa indim; şimdi gel, seni Mısıra göndereceğim.
35.
Seni kim reis veya hâkim etti? diyerek istemedikleri bu Musayı, Allah çalıda
kendisine görünen meleğin elile reis ve kurtarıcı olarak gönderdi.
36.
Bu adam Mısırda, ve Kızıl Denizde, ve kırk yıl çölde hârikalar ve alâmetler
yaparak onları çıkardı.
37.
İsrail oğullarına: “Allah size kardeşlerinizden benim gibi bir peygamber
çıkaracaktır,”* diyen o Musadır.
38.
Sina dağında kendisine söyliyen melek ile ve atalarımız ile çöldeki kilisede
olan odur, o ki, bize vermek üzre diri sözler aldı.
39.
Ve atalarımız ona itaat etmek istemiyip kendisini reddederek yüreklerile Mısıra
döndüler.
40.
Ve Haruna dediler: “Önümüzden gidecek bize ilâhlar yap; çünkü bizi Mısır
diyarından çıkaran o Musaya ne oldu bilmiyoruz.”*
41.
O günlerde bir buzağı yaptılar; puta kurban takdim edip ellerinin işlerile
sevindiler.
42.
Ve Allah döndü, ve onları gök ordusuna kulluk etmeğe bıraktı; nitekim
peygamberlerin kitabında yazılmıştır: “Ey İsrail evi, kırk yıl çölde Bana mı
zebihalar ve kurbanlar takdim ettiniz?
*Tesniye
18:15.
*Çıkış
32:1.
43.
Ve Molokun çardağını, Ve Refan ilâhının yıldızını, Onlara tapmak için yaptığın
suretleri taşıdınız; Ve sizi Babilden öte götüreceğim.”*
*Amos
5:25-27.
44.
Şehadet çadırını gördüğü örneğe göre yapsın diye, Musaya söylemiş olanın
emrettiği gibi, şehadet çadırı çölde atalarımızda idi.
45.
Atalarımız sırası ile alarak Yeşu ile beraber milletlerin mülküne onu
getirdiler; o milletleri Allah Davudun günlerine kadar atalarımızın önünden
kovdu.
46.
Davud Allah indinde inayet bulup Yakubun Allahına bir mesken bulmak diledi.
47.
Fakat Süleyman ona bir ev yaptı.
48.
Lâkin Yüce Olan el ile yapılan evlerde oturmaz; nitekim peygamber diyor:
49.
“Tahtım gök, ve ayaklarıma basamak yerdir; Siz bana nasıl bir ev yaparsınız? Rab
diyor; Yahut neresi rahatım yeri?
50.
Bütün bunları yapan benim elim değil mi?”*
*İşaya
66:1, 2.
51.
Ey boyunları sert, yürekleri ve kulakları sünnetsiz adamlar! Siz daima
Ruhülkudüse karşı duruyorsunuz; atalarınızın ettiği gibi siz de ediyorsunuz.
52.
Atalarınız peygamberlerin hangisine eza etmediler? ve o Salihin geleceğini
önceden bildirenleri öldürdüler; siz de şimdi onun hainleri ve katilleri
oldunuz.
53.
Siz ki, şeriati meleklerin tertip ettikleri gibi aldınız, ve tutmadınız.
54.
Onlar bu şeyleri işitince çok kızıp üzerine diş gıcırdattılar.
55.
Fakat o, Ruhülkudüsle dolu olup gözlerini göke dikerek Allahın celâlini, ve
Allahın sağında durmakta olan İsayı gördü,
56.
ve dedi: İşte, gökleri açılmış, ve İnsanoğlunu Allahın sağında durmakta
görüyorum.
57.
Fakat onlar yüksek sesle bağırıp kulaklarını tıkadılar, ve hep birden üzerine
saldırdılar;
58.
ve onu şehirden dışarı atıp taşladılar; ve şahitler kendi esvaplarını Saul
denilen bir gencin ayakları yanına koydular.
59.
İstefanos: Ya Rab İsa, ruhumu al, diyerek dua etmekte iken onu taşladılar.
60.
Diz çöküp yüksek sesle: Ya Rab, onlara bu günahı yükleme, dedi. Ve bunu
söyleyince uykuya vardı.